Smyrna Agorası antik kentin merkezinde, bu bölgedeki ızgara kent planına uygun olarak dikdörtgen bir alanı kapsamaktadır. Agora’nın avlu alanı veya meydanı dört kenardan portikolar ile çevrili idi. Portikolar güneşli, yağmurlu, aşırı soğuk ve sıcak havalarda insanların korunması ve sığınması için kullanılan yarı açık yapılardı. Agora avlusunda önemli kişiler, günler ve anlaşmalar için dikilmiş basamaklı anıtlar, heykeller, dini törenlerde sunu yapılan birden çok tanrıya ait atlarlar (sunaklar), mermerden yapılmış oturma yerleri olan Exedralar, kentin saygı gösterdiği bir tanrının tapınak ve sabit sunağı yer alırdı.
Liman kentlerinde genellikle iki agoranın olduğu bilinmektedir. Smyrna da ikinci agoranın yer bilinmemekle birlikte limana yakın bir noktada bulunması ve ticari fonksiyonları ile ön planda bulunmalıydı. Mevcut agora ise, antik Smyrna’nın idari, siyasi, adli ve ticari merkezi durumundaydı. Bu özellikleri ile devlet agorası olarak da tanımlamak mümkündür. Mevcut kalıntılar ve yapılan sondajlar, agoranın kentin kuruluş efsanesine uygun olarak Büyük İskender’den hemen sonra İ.Ö. 4. Yüzyılın sonu- 3. Yüzyılın başlarında, yeni kentin ilk imar projelerinden biri olarak inşa edildiğini göstermiştir. Hellenistik dönemden itibaren agoradaki yapılar zamanla yenilenmiş, değişikliklere uğramış, eklentiler yapılmış, İ.S. 2. yılın sonu - 3. yüzyılın başında bugün görülen halini almış ve en erken İ.S. 7. yüzyıla kadar genel karakterini korumuştur.
Bugün Agora avlu alanının yaklaşık 129 x 83 m boyutlarındaki bir kısmı görülebilmektedir. Bu alanı çevreleyen Batı Portiko’nun büyük kısmı (83 m), Doğu Portiko’nun küçük bir bölümü (20 m) ile kuzeydeki Bazilika’nın tamamı (161 m) ortaya çıkarılmıştır. Yeşil alan olarak kullanılan agoranın güneyindeki alanda Güney Portiko’nun olması beklenmektedir.
Son yıllardaki kazı çalışmaları ile Batı Portiko’ya bitişik bir Kent Meclisi ve Mozaikli Salon olarak tanımlanan bir kamu yapısı ile bu yapıların hemen ilerisinde Roma Hamam yapısı kısmen ortaya çıkarılmıştır. Bulunan bir arşitrav bloğu üzerindeki yazıt olasılıkla agoranın içinde veya bitişiğinde Nemesisler Tapınağı’nın* bulunduğuna işaret etmektedir. Smyrna Agorası’ndaki çalışmalar agoranın etrafındaki sokak planlamasına ilişkin bilgiler veren yeni sokak veya cadde izleri tespit edilmiştir. Bunlar Agora Batı Portiko’daki Faustina Kapısı’ndanbaşlayan ve limana, Kemeraltı’na doğru yönelen Faustina Caddesi (Kemeraltı), Bazilika’nın önünden geçen Agora Kuzey Cadde ile bu iki caddeyi birbirine bağlayan Bouleuterion caddeleridir.
Agoranın ilk tasarımı dönemin diğer planlı kentlerinde görüldüğü gibi agora avlu alanının etrafının stoalarla çevrelenmesi şeklinde olmuş olmalıdır. Ancak öncelikle avlu alanının bulunduğu noktada yapılan sondaj kazılarından anlaşıldığı üzere 50 m’de 3 metreye ulaşan eğimin tolere edilmesi gerekliydi. Bunun için eğimin bulunduğu kuzey ve batı kenarlarda bir bodrum katı yapılması avlu alanının tek bir düzlem halinde algılanması için zorunluluktu. Sondaj kazıları İ.Ö. 4. Yüzyıla ve sonrasında İ.Ö. 3. Yüzyıla ilişkin agorada olası stoa ve benzeri yapılara ait kalıntılara bugün için ulaşılmamıştır.
İ.Ö. 3. Yüzyılın ortalarından itibaren yükselişe geçen ve İ.Ö. 2. Yüzyılın üçüncü çeyreğine kadar Pergamon* Krallığının kontrolü altında kalan bölgede ve Smyrna’da yaşanan göreceli refah ve barış ortamı Pergamon’da ve kontrolü altındaki diğer kentlerde olduğu gibi Smyrna’da da imar faaliyetlerini tetiklemiş olmalıdır. Nitekim Smyrna Agorası Batı Portiko’nun bodrum katının doğu duvarı ile Bazilika’nın bodrum katının güney duvarının işçilik ve örgü tekniği olarak İ.Ö. 2. yüzyıl özellikleri taşıması, aynı şekilde iki yapının da 1. ve 2. Galerilerindeki taşıyıcı ayak ve bölme duvarlarında izlenebilen kısmen korunmuş kesme taş temel izleri, olasılıkla bu yüzyılın ilk yarısında veya en geç ortalarına doğru, agora avlu alanının en azından kuzey ve batısında, bodrum katı bulunan yine olasılıkla tek katlı iki nefli birer stoa ile çevrelendiği anlaşılmaktadır.
Kuzey ve batıda bazilika ve portikonun bodrum katlarının inşa edilmesi ile birlikte bugün kullanılan avlu düzleminin yaratıldığı görülmektedir. Her iki yapının bodrum katlarında avlu düzlemine açılan pencereler açılarak ışıklandırılmaları ve havalandırılmaları sağlanmıştı.
Avlu alanının doğu ve güneyinin nasıl sınırlandırılmış olduğuna ilişkin bilgiler bugün için kazı çalışmaları yapılmadığından yok denecek kadar azdır. Ancak çağdaş örneklerden yola çıkarak bu kenarların da yine stoalarla çevrelenmiş olduğunu beklemek yanlış olmayacaktır.
Roma dönemine girildiğinde avluyu çevreleyen stoaların Roma gereksinimlerini karşılamakta yetersiz kaldığı ve yeniden düzenlendikleri görülmektedir. Avlu zemini bodrum kat pencerelerinden de anlaşılacağı üzere aynı seviyede kalmış ancak mermer plakalarla kaplanmıştır. Kuzey kenardaki stoa bodrum katta dört galerili, zemin ve 1. katta 3 galerili hale getirilmiştir. Böylece bu kenarda avlu seviyesi üzerinde 2 kat yükselen bir Bazilikal yapı ortaya çıkmıştır. Bazilikanın bodrum katı, agoranın bulunduğu alanın eğimi dolayısıyla hemen önünden geçen Agora Kuzey Cadde ile iki kapı (Bazilika Kuzeybatı ve Güneybatı Kapıları) vasıtasıyla ilişkisi sağlanmıştır.
Agoranın İ.S. 7. Yüzyılın başlarına kadar bu genel çizgilerini koruduğu kabul edilmektedir. Ancak bu tarihten sonra kentin küçülmesine paralel olarak agoranın kullanım dışı kaldığı, zamanla terkedildiği ve avlu alanının mezarlığa dönüştüğü görülmektedir. Beylikler döneminde Liman Kalesi (Hisar Cami ve çevresi) ve civarında yaşayan Hıristiyanlarla Kadifekale’yi ele geçiren Türkler arasında terk edilmiş bir tampon bölge haline gelmiştir. Osmanlı dönemine de miras kalan agoradaki bu mezar geleneği 19. Yüzyılın sonuna kadar sürmüştür.
17. yüzyılda Batı Portiko’nun arka duvar izini hemen hemen takibeden bir mezarlık duvarının inşa edildiği ve buradan Kemeraltı’na doğru olan alanda, antik kente ilişkin kalıntıların üzerine veya onların temel izlerini ve malzemesini kullanarak Osmanlı yapılaşmasının başladığı ve Kemeraltı’nın adım adım dolması ile oluşan dolgu alanındaki yapılaşmalar ile birlikte İzmir’in ticaret ve üretimin en önemli merkezi haline gelmiştir.
Mezarlık haline gelmiş olan agoranın güneydoğusunda, önce 17. Yüzyılda bir hamam ve ardından Kurşunlu Cami inşa edilene kadar, agoranın doğu bölümünde açık hava ibadet yeri olarak kullanılan bir Namazgah oluşmuştu. Bu isim halen bu mevki için kullanılmaktadır. Agoranın mezarlık olarak kullanılmasından kaynaklanan ve Osmanlı döneminden günümüze miras kalan bir diğer isim Mezarlıkbaşı’dır. Bu isim agoranın kuzeybatısında kalan, Katlı Otoparkı’n da bulunduğu mevkiyi tanımlamaktadır.