Agora Bazilikası avlu alanının kuzeyinde yer almaktadır. Uzun dikdörtgen bir plana sahip olan Bazilika yaklaşık 161 x 30 m. ölçülerindedir. Bodrum katı ile birlikte üç katlıdır, dördüncü kat seviyesinde bir ışıklandırma katı olmalıdır. Agoranın bulunduğu alanın kuzeye doğru eğimli olması nedeniyle yapının güney duvarı aynı zamanda avlu düzlemini destekleyen bir teras duvarı görevi de yapmaktaydı. Bodrum katı dört galerili olan yapının zemin ve üst katı ise geniş bir orta galeri ve iki dar yan galeriden ibaretti. İki cepheli olan yapının avluya bakan güney cephesinin merkezinde zemin kata girişi sağlayan anıtsal bir kapı yer almaktaydı.

Yapı avlu seviyesine göre iki kat yüksekliğindeydi. İki katlı cephe mimarisi tümüyle mermerdendi. Üç galerili zemin ve üst katın iç mekanında konglomera sütunlar taşıyıcı olarak kullanılmıştır. Avludan üç basamakla ulaşılan zemin katın tabanı mermer plakalarla kaplı idi. Avludan Bazilika’ya giriş sadece merkezdeki anıtsal kapı ile değil tüm cephe boyunca ve aynı zamanda doğu ve batıdaki portikolardan da sağlanmaktaydı. Bu katın batı sonunda yargı işlerinin yapıldığı Tribunalis adı verilen, mimari olarak vurgulanmış bir mekan yer almaktaydı. Daha dar olan güney ve kuzey galerilerinin aksine orta galeri, alttaki bodrum katın 2. ve 3. galerilerinin enindeydi ve daha genişti. Orta galerinin genişliği gibi yüksekliği de farklıydı ve yapının ışıklığına kadar ulaşan iki kat yüksekliğindeydi. Buna karşın dar olan yan galeriler iki katlıydı. Avluyu bakan üst kattan hem avludaki sosyal, ticari ve politik etkinlikleri hem de orta galeriyi yüksek bir bakış açısıyla izlemek mümkün olabiliyordu. Kuzeydeki dar galerinin üst katından ise hem orta galeri hem de kuzey duvar üzerindeki pencereler vasıtasıyla güney mahalleleri izlenebilmekteydi.

Bazilikanın bugün oldukça iyi korunmuş olan bodrum katı 4 galeriden oluşmaktadır. Güneydeki 1. ve 2. galerilerin üstü 55 adet kemer ve bu kemerlerin üzerine yerleştirilen düzgün taş plakalar ile örtülmüştür. Kemerler kireç taşı kesme taşlardan yapılmıştır. Bu iki galerinin doğu ve batı sonunda bulunan çapraz kemerler döneminin ender görülen strüktürel örneklerindendir. Söz konusu galerilerinin en önemli özelliği biri kemer ayakları ve bölme duvarları üzerinde kazıma ve boya ile yapılmış Roma döneminin günlük yaşamının hemen her alanını günümüze aktaran tasvirler ve yazılar yer almasıdır.

Bazilikanın bodrum katı 3. galeri kesme taş kemerlerle desteklenmiş moloz taştan yapılmış tonozlu üst yapıya sahiptir. Galeri çok sayıda kapı ile 2. ve 4. galeriler ile ilişkilendirilmiştir. Galeride, moloz taş malzemeden yapılmış temelleri olan 63 adet küçük mekan bulunmaktadır. Bu mekanların kemik, cam ve seramikten yapılmış ürünlerin satışının yapıldığı ticari mekanlar oldukları sanılmaktadır.

Yapının bodrum katının kuzey kenarını oluşturan 4. galeri diğer galerilerden farklı olarak mekan dizilerinden ibarettir. Galerinin her iki sonunda tonoz üst örtülü beşer mekan bulunmaktadır. Bu mekanların bitişiğinde Agora Kuzey Cadde’den bazilikaya girişi sağlayan ve anıtsal özellikler gösteren iki giriş kapısı (Bazilika Kuzeybatı ve Kuzeydoğu Kapıları) almaktadır. Kapılar, Agoranın Bazilika üzerinden Kuzey Cadde ve kent ile bağlantısını sağlamaktaydılar. Galerinin iki kapı arasında kalan ve her iki kapıdan da giriş yapılabilen ince uzun mekanı ise mermer kaplamalı duvarları ve tabanı ile özel amaçlarla kullanılıyor olmalıdır. Üst örtüsü 3. galeri’de olduğu gibi kesme taş kemerlerle desteklenmiş moloz taş tonozlardan ibarettir.

Mevcut bazilika yapısı Hellenistik dönemde burada bulunan, bodrum üzerine tek katlı, iki galerili bir stoanın temelleri üzerine inşa edilmiştir. Roma döneminde kuzey yönde iki galeri daha eklenerek bodrum kat seviyesinde bugünkü dört galerili bir yapı haline getirilmiştir. Bodrum katın güney duvarı Hellenistik Stoa’ya aittir. Bu duvar üzerindeki ışıklandırma ve havalandırma işlevlerine sahip olan pencereler Roma döneminde de kullanılmıştır.

Oldukça büyük boyutlu bu yapının bodrum katının ışıklandırılması ve havalandırılması bir sorun olmalıydı. Bu sorunu gidermek için 1. galerinin avluya bakan yukarıda da sözü edilen güney duvarı üzerinde Hellenistik dönemden itibaren kullanılmış olan ve Bazilikanın avluya inen basamaklarının altına açılan dikdörtgen formlu pencereler kullanılıyordu. Bununla birlikte 4. galeri’den Agora Kuzey Cadde’ye açılan iki kapıdan yararlanılıyordu. 1. ve 4. galerileri aydınlatan bu pencere ve kapılardan gelen ışık ve hava iç galerilere, galeriler arasında açılan kapı ve pencere boşluklarıyla ulaştırılmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. Bu mimari çözümlerin yetmediği noktada aydınlatma için kandiller kullanılmış olmalıdır.

Agora Bazilikası Roma döneminde birkaç kez onarım görmüştür. Onarım ve tadilatlar kronolojik olarak takip edilebilse de her biri için kesin tarihler vermek mümkün olmamaktadır. İ.S. 177 yılında meydan gelen büyük depremden sonra büyük ölçüde onarım gördüğü anlaşılan yapı bugünkü şeklini bu sırada almıştır. Yapı, 7. Yüzyılda kullanım dışı kalmıştır.

Bazilikaların adli işlevinin yanı sıra ticari amaçlar için de kullanıldıkları bilinmektedir. Örneğin, Ozan Martialis bazilikalarda yapılan duruşmalarda su saatlerinin kullanıldığını, davalı ve davacılara bu saatlere göre süre verildiğini, avukatların duruşmalara beraberlerinde çok sayıda taraftar getirdiklerini ve duruşmalar sırasında bu kişilerin aleyhte veya lehte tezahürat yaptıklarını anlatır.

 

Smyrna Agorası’ndaki Duvar Yazıları (Graffitolar)

Graffitolar, Smyrna Agora Bazilikası’nın bodrum katındaki güneyde yer alan iki galerinin bölme duvarlarında ve bu iki galerinin taşıyıcı sistemini oluşturan kemerlerin ayakları üzerindeki sıvalar üzerine yazılmışlardır. 2007 yılından itibaren yapılan konservasyon ve restorasyon çalışmaları ile bu zengin yazı/resim hazinesi yok olmaktan kurtarılmaktadır. Sürdürülmekte olan temizlik çalışmaları ile kazı çalışmaları sırasında  saptanamamış bir kısım yeni graffitoyu da gün ışığına çıkarmıştır.

Duvarlarda en az iki kat sıva saptanmıştır. İki sıva katında da graffitoların bulunduğu anlaşılmaktadır. Duvar yazıları ve resimler meşe kömürü ya da kömür – demir karışımı bir boya ile (dipinti), ya da sivri uçlu nesnelerle kazınarak yapılmışlardır. Dipintilerde, en fazla siyah renk kullanılmış olmakla beraber, kırmızı ve kahverengi boyalara da rastlanmaktadır.

Günümüzden 1800 yıl önce belki gizliden ve çabucak yapılmış, ama kimi zaman kızgınlıkla, kimi zaman hasretle, ya da şükran duygularıyla yazılmış bazen ise hangi amaçla yapıldıkları anlaşılamayan yüzlerce graffito ile karşılaşılmaktadır. Yaklaşık 161 x 30 metrekarelik bir alanı kaplayan bodrum katının molozlarla dolmuş boşluklarında günümüze kadar korunabilmiş graffitoların sayısı henüz tam olarak bilinmemektedir. Alt sıvanın üzerine çizilmiş olanlarla birlikte birkaç bin tane olduğu tahmin edilmektedir.

Resimler arasında ilk sırada, boya ile çok detaylı olarak büyük boyutta yapılmış ticari ve savaş gemileri yer alır. İkinci sırada, kabaca tasvir edilmiş olan erkek ve kadın cinsel organları gelmektedir. Bunları ise silahlarını kuşanmış, bazen tek başına bazen ise bir mücadele içinde tasvir edilmiş gladyatörler takip eder. Smyrna’daki Roma İmparatorluk döneminin bu en popüler gösterisinin, seyircileri ne kadar etkilediğini gösteren bu tasvirlerden bazılarının üzerinde, gladyatörün ismi de (örneğin Euprepes) yazılmıştır. Kazıma yöntemi ile yapılmış resimler arasında balık, kuş gibi hayvan ve çeşitli insan tasvirleri, mimari tasvirler, çeşitli geometrik şekiller, labrys (çift başlı balta) gibi kutsal objeler yer almaktadır. Yazılar ise bazen tek bir kelime, ya da bir iki harften oluşurken, kimi zaman 6-7 satırlık bir metin halindedir. Çoğunlukla üstüste yazılmaları nedeniyle daha önceden yazılmış yazılar okunamayacak duruma gelmiştir. Metinlerdeki Yunanca, zaman zaman yazanın eğitim düzeyini ele verecek ipuçları içermektedir. Konularına göre, sadece bir harf ya da harf grubundan ya da tek bir isimden oluşan graffitolardan, uzun adak yazılarına, kelime oyunlarına ya da harfler arasına gizlenmiş şifrelere uzanan geniş bir repertuardan bahsetmek mümkündür. Bazen tahribat bazen ise yazanın belki sadece kendisinin bildiği bir amaçla bir bilmece gibi yazıldığı için, yazıların çoğunun ne ifade ettiği ya da hangi amaçla yazıldığı henüz anlaşılamamıştır. Bununla birlikte Smyrna Agorası graffitoları, Smyrna’yı Delos, Pompeii, Roma ve Ostia gibi graffiti açısından zengin olan merkezler arasına, Yunanca graffiti açısından ise ilk sıraya yerleştirmektedir. Graffitolar Prof. Roger Bagnall ve Prof. Cumhur Tanrıver tarafından yayına hazırlanmaktadır.

Roma İmparatorluğu'nun Asia eyaletinin başşehri olan Ephesos’un yanında Smyrna’nın ikinci derecede kalmaya itilmesi, iki kent arasında bir rekabetin doğmasına neden olmuştur. Yazılı kaynaklardan, aralarında dostluk antlaşmaları yapılsa da bu rekabetin tüm Roma İmparatorluğu boyunca sürdüğü anlaşılmaktadır. Her iki kentin kendi yazıtlarında, kentlerin sıfatlarının tek tek sayılması da bu rekabetin bir sonucu olsa gerektir. Smyrna Agorası’nda saptanan bazı graffitolar, kentler arasında devam eden resmi rekabetin iki kentin vatandaşları arasında da kendini gösterdiğini ortaya koymaktadır. Örneğin bir graffitoda olasılıkla Smyrnalıları kasteden büyük harflerle “Asya’nın birincilerine” ifadesi yer almaktadır. Ancak daha sonra bir başka kişi, kuşkusuz “kurnaz” bir Ephesoslu bu yazının içine daha küçük harflerle “Ephesoslulara” yazmıştır. Smyrna – Ephesos rekabeti iyi korunmamış bir kaç graffitoda daha izlenebilmektedir. Hatta başka iki graffitoda, bu rekabete Sardeis ve Tralleslilerin de dahil olduğu görülmektedir.

Tek bir isimden oluşan graffitolar da olasılıkla, yazanın “öteki”ne karşı kendini öne çıkarması, ya da tuttuğu bir sporcunun yüceltilmesi amacına yönelikti. Bunlar arasında Herakleides, Theagenes, Euprepes ve Krokis gibi isimler sayılabilir. Bazı durumlarda ise kişilerin kendilerine yer (topos) rezerve etmeye çalıştıkları görülmektedir: “(Falancanın) yeri” gibi. Aşk ifadeleri de Smyrna graffitoları arasında önemli yer tutmaktadır: “Numarası 1308 olan bir kadını seviyorum”. Antik dönemde iyi bilinen bir şifreleme yöntemi olan isopsephism ile şifrelenmiş bu kadının adı Bagnall’a göre Tykhe’dir. Başka isopsephism örnekleri yanında, bir graffitoda ise umutsuz bir “aşık” şöyle demektedir: “Beni sevmeyen bir sevgiliyi seviyorum”.

Kelime oyunları da Smyrna graffitolarında sevilen bir konudur. Melon-Hedone-Logos-Onoma-Nesas (meyve-zevk-söz-isim-yüzmüş olan adam) sözcüklerinin alt alta yazılması ile oluşturulmuş kelime karesi farklı yerlere birkaç kez yazılmıştır. Başka bir kelime oyunu ise bilmecelerdir. Bir graffitoda “soru” sözcüğünden sonra Hellenistik dönemle birlikte Graeco-Roma dünyasında kültü hızla yaygınlaşan Mısır Tanrıçası İsis’in adının geçtiği bir metin yer alır. “Adi adi” şeklindeki büyü sözcüklerini de içeren bu bilmeceyi anlayabilmek şimdilik mümkün görünmemektedir.

Agora graffitoları arasında en ilginç grubu, gözler ya da gözlerin sağlığı için kaleme alınmış olanlar oluşturur. Duvarlar üzerinde sıksık boya ile ya da kazıma olarak yapılmış göz tasvirleri yer alır. Bir yazıtta basit bir şekilde “göz(üm) için” ifadesi ile karşılaşılırken, bir başka yazıtta “Hygeinos diyor ki. O benim gözlerimi çabucak iyileştirdi” ifadesi geçmektedir. Bu graffitolar içinde en iyi korunmuşu ise şu şekildedir: “Lakabı Loukos olan Kharias, gözleri için dua ederek kandilleri adadı.”

Cinsel içerikli yazı veya tasvirler de Smyrna graffitoları içinde hayli çok sayıdadır. Birçok yerde erkek cinsel organının abartılı bir şekilde tasvir edildiği görülmektedir. Bir tasvirde, graffito yazarı organın adının vulgar bir formda eklenmesine ihtiyaç duymuştur. Özenli çizilmiş bir delikanlının başının üzerindeki ifade, muhtemelen bir küfür olarak yazılmıştı. “Genç erkekleri seven birinin tacizine uğruyorum”

Smyrna graffitoları arasındaki en son grup ise Bagnall’ın en erken Hristiyanlık metinleri olduklarını işaret ettiği yazılardır. “Aynı değerde / Efendi: 800, inanç: 800”, “ruh veren kişi” ya da “arzu edilen sahibe” gibi ifadeler, onun tarafından Hristiyanlıkla ilişkili görülmektedir.

Bu graffiti örnekleri günümüzde önemsiz gibi görünse de, Smyrna’daki antik yaşamı anlamada, diğer kaynakların yanında bir tamamlayıcı rol oynamaktadır. Buradaki yazılar, sıradan Smyrnalı’nın İ.S. 2. ve 3. yüzyıllardaki günlük yaşamı konusunda başka bir kaynaktan edinme fırsatı bulamadığımız gizemli ama ilginç bilgiler sunmaktadır.