Kent Surları
Modern kentin yoğun baskısı altında kalan antik Smyrna’nın kent surlarını Akropol (Kadifekale) suru dışında bugün hemen hiç ayakta görmek mümkün değildir. Sadece kentin doğu suruna ilişkin birkaç parça iz modern konutların arasında izlenebilmektedir. Kent surunun izlediği hatlara ilişkin en iyi bilgiler Storari’nin 1856 tarihli haritasıdır ve bu harita üzerinde doğu ve kuzey suru o tarihte bile parçalar halinde işaretlenmiş durumdadır. Sözü edilen sur parçalarından ilk göze çarpan Altınpark Arkeolojik Alanı’nın hemen güneyinde 967 Sokak boyunca uzanan doğu sura ait iki farklı parselde görülen parçalardır. Kesin bir tarih vermenin güç olduğu bu parçaların Bizans döneminde inşa edildiği ve imalatının hızla yapıldığı gözlemlenmektedir. Surun bir başka parçası da Basmane Polis Karakolu’nun hemen yanındaki parselde yapılan sondaj kazılarında tespit edilmiştir.
Kent surunun kentin doğusu boyunca bazen kırılarak bazen düz bir hat halinde indiği Basmane Meydanı’ndan sonraki kuzey çizgisi hakkında bugün kesin bir hattan bahsetmek mümkün görünmese de, önerilerde bulunmak mümkün olmaktadır. Buna göre Naumann’ın da, Storari’nin haritasında işaretli doğu ve kuzey sur parçalarını göz önünde tutarak esas aldığı, Basmane Garı’nın karşısından geçen ve Basmane Meydanı üzerinden kuzeye ilerleyen doğu surun meydanın bitimine yakın bir yerde, olasılıkla Gazi Bulvarı’nı içeride bırakacak şekilde kıyıya doğru yönelmekte, Vali Kazım Dirik Caddesi boyunca ilerleyerek bu caddenin Halit Ziya Bulvarı ile kesiştiği noktada güneye dönerek Liman Kalesi’ne (adından da anlaşılacağı üzere Hisar Cami’nin bulunduğu yerdeydi) bağlantılandırılmış olmalıdır.
Güneyde de kuzeyde olduğu gibi bugün hemen hiç sur izi görülmemektedir. Buradaki surun Pagos ile Değirmentepe arasındaki zirvelerden dolaşarak Zeus Akraios Tapınağı’nı içeride bırakıp, Karataş’da kıyıya ulaşarak liman tarafındaki sur ile buluştuğunu surları ilk kayıt altına alan Storari’nin planında görmek mümkün olmaktadır.
İlk tasarımı Hellenistik dönemde yapılan ve ardından Roma ve Bizans dönemleri boyunca kullanılacak olan kent surunun dönemler boyunca aynı hatları kullanılıp kullanmadığı bugün yeterince açık değildir. Arkeolojik bulguların suskun kaldığı bu duruma karşın surlar ve onarımlarına ilişkin bazı bilgilere epigrafik kaynaklarda ulaşılmaktadır. Kulelerle desteklendiği bilinen şehir surlarında bazı kulelerin veya hepsinin tanrı ve tanrıçaların isimleri ile adlandırıldığı söylenebilir. Pagos eteklerinde bulunmuş bir yazıttan şehir surlarının kulelerinden birinin Artemis, yakınında bulunan bir diğerinin Leto olarak adlandırıldığı diğer bazılarının da Agathe Tykhe, Dioskouroi, Herakles olarak isimlendirildikleri ve böylece kentin saldırılara karşı bir çeşit kutsandığı anlaşılmaktadır.
Geç Roma döneminde tümüyle ele alındığı anlaşılan surların, Arkadius (395-408) zamanında, Prokonsül (Eyalet Valisi) Anthypatos Anatolios tarafından bir kısmı yeniden yaptırılmış ve imparatorun adı verilmiştir. Smyrna surlarına ilişkin bir başka bilgi İmparator Heraklios (610-641) zamanına ait Basmane civarında bulunmuş bir yazıttan edinilmektedir ki, bu tarihlerde kent surunun iyi durumda olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak sonrası 200 yıl boyunca, belki de Batı Anadolu kentlerinin özellikle 7.-9. yüzyıllar arasında maruz kaldığı Arap ve Korsan saldırıları nedeniyle surların iyi durumunu koruyamadığı anlaşılmaktadır. Nitekim İmparator Mikhael III dönemine, 856-857’ye tarihlenen bir kitabeden surların bazı bölümlerinin yenilendiği ve bir kulenin inşa edildiği anlaşılmaktadır. 7.-9. yüzyıllar arasında Smyrna’nın küçüldüğü, İzmirlilerin güvenlik nedenleriyle Kadifekale ve Liman Kalesi etrafına sıkıştıkları, agora ve çevresinde yapılan kazılarda bu döneme ait buluntu yoksunluğundan anlaşılmaktadır.
Geç Bizans döneminde surlara ilişkin bilgilerimiz yok gibidir. Bu dönemde lokal olarak Akropol surları (Kadifekale) ile Liman Kalesi’nin ön plana çıkmaktadır.
Kent Kapıları
Smyrna’nın iki kent kapısının varlığı bilinmektedir. Bunlardan biri Anafartalar Caddesi’nin Basmane mevkinde 967 Sokak ile birleştiği noktaya lokalize edilen Magnesia Kapısı olarak adlandırılan kentin doğu kapısıdır. Kapı, Smyrna’yı içlerinde Pergamon (Bergama), Phokaia (Foça), Kyme (Aliağa), Sardis (Salihli), Magnesia ad Spilum (Manisa) gibi kentlerin olduğu iç ve kuzey Ege kentlerine bağlıyordu.
Kapıya ilişkin bugün için arkeolojik izlerden bahsetmek mümkün değildir. Ancak kapının bu noktada olduğu, hemen yakındaki 1747 tarihli Çorakkapı Cami’nin adından da çıkarmak mümkün görünmektedir. Altınpark adıyla bilinen park alanında 2008 yılında başlayan kazı çalışmaları altından kanalizasyon geçen bir Roma caddesinin ortaya çıkarılmasını sağlamıştır. Caddenin yönelimi sur içinde kalan ve antik caddenin izini takip eden Anafartalar Caddesi ile tam bir doğrultu izlemektedir. Bu doğrultu aynı yönelimde devam ettirildiğinde Kapılar ve Kemer mevkilerinde Yeşildere’ye uzanmakta ve modern karayolu köprüsünün altında Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde Kervan Köprüsü adıyla ünlenen ve halen iyi durumda bulunan Roma dönemi köprüsüne ulaşmaktadır. Anafartalar Caddesi ile Köprü arasındaki düz bir çizgi izleyen bu hattın durumu bu yolun kentin kuruluşunda planlandığını göstermektedir.
Smyrna’nın bilinen ikinci kapısı kenti bu kez güney kentlerine bağlayan yolların başlangıcını oluşturan Ephesos Kapısı (Güney Kapı) idi. Eşrefpaşa Caddesi’ne paralel uzanan Hasan Sağlam Öğretmen Evi yakınındaki Roma caddesinin uzantısının Varyanta yakın bir yerde sur ile kesiştiği noktadaydı. Bu kapı Üçyol üzerinden Metropolis* ve Ephesos’a, İnönü Caddesi’ni kullanarak da Klazomenai’a kenti bağlıyordu. Kapının inşası veya yeniden düzenlenmesinde bir süre Smyrna’da yaşayan ilk sofistlerden biri olan Niketes’in maddi destekte bulunduğu bilinmektedir. Roma döneminde büyük servetler edinen bu tür sofistlerin ve varlıklı kişilerin bulundukları şehirlerin güzelleşmesi, yeni yapıların inşası ve eskilerin onarımları için harcamalarda bulunması beklenilen ve normal karşılanan bir çabaydı.